Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Nefes / Maurice Nicoll

Akciğerler kendi başına bir şok veremez. Bunu yalnızca Hava'yı içeri alarak yapabilirler. Hava da kendisini alan bir şey olmadıkça bir şok veremez. Hava, Akciğerlere gelir ve daha sonra en kıymetli parçası (oksijen) se­çilir ve Kan Dolaşımına karışır. Geri kalanlar (azot ve karbondioksit) reddedilir. Bütün yaratılmış şeyler şoklar ile çalışırlar. Bu şoklar olmasaydı ölmeye başlarlardı. Bedenin yaşamasını mümkün kılan bir mekanik şok -hava şoku- alırız.  Neden nefes alıp veririz? Nefes alıp vermeden yaşayabilir miyiz? Nefes alıp vermek, içimizdeki mekanik bir şey midir, bizim adımıza düzenlenen bir şey midir, hazır sunulan bir şey midir? Ama İnsan'da kullanıma hazır olarak verilmeyen birçok şey bulunur. İnsan kendi kendini geliştiren bir organizma olarak yaratılır ve bunun ne anlama geldiği üzerine düşünürseniz, insana her şeyin kullanıma hazır sunulmadığını fark edersiniz. Belirli bir noktaya kadar her şey kullanıma hazır sunulur ama bu noktanın ötesinde her şeyin kullan

Enegram / Maurice Nicoll

Geleceğin şimdiyi etkileyebileceğine dair hiçbir fikrimiz yoktur. Cumartesi olacak belirli şeylerin bir şekilde Salı günü olanlarla bağlantılı olduğunu ve sonuç olarak Perşembe günü başıma gelenlerin, zamanda günler dizisi içinde henüz ulaşmadığım Cumartesi'den dolayı olduğunu düşünseydim, kesinlikle çok şaşırırdım. Doğal olarak -duyularıma göre- bir günün diğerini izleyeceğini ve dünün tesirlerinin sadece bugünü ve yarını etkileyeceğini düşünürdüm. Gerçi, daha derin düşünerek durumun böyle olmadığını fark edebilir ve şaşkınlığıma son verebilirdim. Bugün yaptığım bir şeyin yıllar sonraki beni etkileyebileceğini bile düşünmeye hazır olurum.

4 No.lu İnsan / Maurice Nicoll

Biz yıllarca belli bir bedensel şekli koruyan Fakirler değiliz, manastırlarda yaşayan keşişler değiliz; ücra yerlerdeki okullara giden, Himalayalar’daki mağaralarda oturup meditasyon yapan Yogiler değiliz. Biz tam olarak hayatın içindeki Dördüncü Yol olarak adlandırılan şeye aitiz. Bu yüzden bizler hayatın bütün aksilikleriyle çevrelenmiş olarak onun tam ortasında çalışmak zorundayız. Sonunda hayat bizim öğretmenimiz haline gelir, yani hayatın bütün olaylarının tam ortasında özdeşleşmeme pratiği yapmak zorundayız, bütün sorunların tam ortasında kendini hatırlama pratiği yapmak zorundayız, günlük hayatın bütün acı ve ağrılarının tam ortasında farkına varma ve negatif heyecanlarımızdan kendimizi ayırma pratiği yapmak zorundayız. Ve bu nedenle şöyle söylenir; Dördüncü Yolu takip eden bir kişi 4 No.lu insan, yani merkezlerini geliştirmiş olan insan haline gelmelidir. “Herkesle her şey” olabilen bir insan anlamına gelir; kendisinin tüm yönlerini geliştirmiş, böy- lece her durumla makul bir

Dördüncü Yol / Maurice Nicoll

Dördüncü Yol hayatın içindedir ve insanlar iradelerinde ve anlayışlarında onu sürdürebilecek kadar güçlü olmalıdırlar çünkü bu yolun tapınakları, kiliseleri, ritüelleri ve kuralları yoktur. Bu yüzden şunu lütfen anlayın; Dördüncü Yolun dışsal şartları sizin için değişirse, hatta tekrar tekrar değişirse, siz her zaman dengenizi korumaya çalışmalısınız ve yeni şartları çalışma olarak kabul etmelisiniz; kişisel olarak birini ne kadar seversem seveyim, o kişi çalışmadaki dışsal şartlar değiştiği için negatifleşirse, onun için hiçbir şey yapamayacağıma inanmalısınız.

Çünkü negatif bir şekilde çalışmak yararsızdır. / Maurice Nicoll

Çünkü negatif bir şekilde çalışmak yararsızdır. Bir insan sadece bir tür sevinç, biraz neşe ve memnuniyet hissi ya da biraz hakiki etkilenme ya da istekle çalışabilir ve kendisinde bir varlık değişimi meydana getirebilir. Örneğin, korku bu şekilde hareket etmeyecektir. Bir insan gerçek bir bilgiye sahip olabilir fakat ona değer vermedikçe, ondan sevinç duymadıkça, o bilgi kendi üzerinde bir etki meydana getirmeyecektir. Onun üzerinde işlemeyecektir çünkü bir insan sadece sevgisi vasıtasıyla hakikat ile adeta birleşir ve bu şekilde varlığı değişir. Fakat o kişi negatifse, o zaman sevgi hayatı -yani duygusal yanı- yanlış bir durumdadır ve bu durum, o kişinin korku içindeyken iradesine karşı bir şey yapmaya zorlandığını hissetmesiyle aynı olacaktır. Bir şeyi isteyerek, onu yaparken bir sevinç duyarak yapmak içinizde bir değişim gerçekleştirecektir. Ve bir insan kendi çilesini -yani en sonunda kendi içinde gözlemlemeye başladığı bazı güç şeylerin yükünü- kaldırmaya başladığında ve bunu bö

Manyetik Merkez / Maurice Nicoll

Varlığında Manyetik Merkez olan insan, hayatın tek başına hayata ait terimlerle yorumlanamayacağını ve dolayısıyla anlaşılmayacağını hissettiği anlar olan bir insandır. Bazen kırlarda, ormanlarda, tarlalarda, sadece kendimizden değil, tüm gerçek anlamlardan çok uzak olduğumuzu hissetmemize neden olan bir şeyler görmüş olabiliriz. Ya da din eğitimi alırken İnciller’den okunan bazı sözler, nefesimizi tutmamıza neden olmuş olabilir. Ya da ansızın gördüğümüz biri, her zaman hatırlamamız gereken bir şeyleri unuttuğumuza dair bizde garip bir his uyandırmış olabilir. Ya da bir kitapta ulaşamadığımız fakat yine de tanıdığımız bir anlamla dolu görünen bir düşünceye dokunmuş olabiliriz. Bir insan, bir yandan kendi içsel ve en gizli düşüncelerinde -kolaylıkla kelimelere dökemediği düşüncelerinde- hayatın ötesinde başka şeyler olması gerektiğine inanırken, diğer yandan hayattaki görevini yerine getiriyor, işini yapıyor ve olması gereken şey -asker, denizci, doktor, rahip, avukat vs - oluyorsa ayn

Zengin İnsan / Maurice Nicoll

Şunu açıkça anlayalım: Bir insan hayatta çok iyi olabilir, görevini yapabilir, vefakarca kendisine öğretilen her şeyi takip edebilir, kahramanca tehlikelerle karşılaşabilir fakat yine de Inciller’deki zengin insan olabilir. Bu demektir ki, yaptığı her şeyde kendisiyle özdeşleşmiştir ve kendinden hoşnuttur. Çalışma’da, bir insan kendi hiçliğini fark ettiği basamağa ulaşıncaya kadar değişemez, tarzında bir ifade olduğunu biliyorsunuz. Pratik bir deneyim olarak kendi hiçliğini fark etmeye başlamak, “zengin insan” olmayı bırakmaya başlamaktır. Başka bir deyişle, kendinle özdeşleşmeyi bırakmaya başlamaktır.

Deve / Maurice Nicoll

Bay Ouspensky’nin, muazzam sayıda ceket giyindiğimizden bahsettiğini hatırlıyorum. Bu ceketleri birer birer çıkarmamız gerektiğini söyledi. Aksi takdirde, kapıdan geçemeyecek kadar cüsseli olurduk. Kendine, meziyet ve erdemine vs. inanan bir insan psikolojik anlamda cüsselidir. Bu yüzden “dar kapı'dan ya da “iğne deliği'nden geçemez. O bir devedir. Deve, büyük ve inatçı bir yaratıktır. Tabi ki, psikolojik açıdan bir deve olan insan da böyledir.

Kendini başkasının yerine koymak, bütün anlayışınızı gerektirir. / Maurice Nicoll

Kendini başkasının yerine koymak, bütün anlayışınızı gerektirir. Zihnin ve duyguların doğrudan çabasını gerektirir ve sadece bir kez de değil, tekrar tekrar gerektirir. Ve zihniniz her zaman kendi kişisel problemleriniz, ıstıraplarınız ve size ne şekilde davranıldığı ile meşgulse, yani hayatınızı her zaman içsel kale almanın açısından ele alıyorsanız, bunu yapmak konusundaki beceriniz kesinlikle tamamıyla yetersiz olur.

Kendinle özdeşleşmiş olma birinci sırada gelir / Maurice Nicoll

Çalışma, en derin köklerine kadar özdeşleşmeyi çalışmalıyız, der. Bir insan sadece kendisiyle özdeşleştiği yerde gücenir. Ve Çalışma ayrıca der ki, özdeşleşme çalışması, kendinizle özdeşleştiğiniz yerde başlaması gereken bir çalışmadır. Bu üzülebileceğiniz, incinebileceğiniz, gücenebileceğiniz, onurunuzun kırılabileceği yerdir. Kendinle özdeşleşmiş olma birinci sırada gelir, üzgün ve gücenmiş olma ikinci, içsel hesaplar yapma üçüncü.

Bu Çalışma’nın büyük amaçlarından biri Duygusal Merkezi uyandırmaktır. / Maurice Nicoll

Çalışma’da, dışsal kale alma hayattakinden daha derine gitmelidir. Aslında Duygusal Merkezin arındırılmasıyla ilgilidir. Bu Çalışma’nın büyük amaçlarından biri; negatif duygular, egonun tüm küçük duyguları, kibir, kendini beğenme vs. ile uyuşturulmuş olan Duygusal Merkezi uyandırmaktır. Dışsal kale alma (Çalışma anlamında) şuurlu çaba gerektirir, oysa içsel kale alma mekaniktir, yani hiç çaba gerektirmez fakat kendi kendine devam eder ve aynen negatif duygularda olduğu gibi kendi kendine büyür.

Negatif olduğumuzda sadece hoşa gitmeyen şeyleri hatırlarız / Maurice Nicoll

Negatif olduğumuzda sadece hoşa gitmeyen şeyleri hatırlarız: Negatif değilken bunların hepsini unuturuz. Dışsal hareketlerimiz açısından adil davranışın anlamına dair bazı fikirlerimiz vardır. Fakat kendi içimizde de başkalarına karşı adil olmak zorundayız ve bu aslında, dışsal kale alma formunu alan kendi üzerinde çalışmadır. Başka bir insan hakkında, iradi olarak şuura girmesine izin verdiğiniz bir grup hoş olmayan düşünce ve duygu büyümeye başlayabilir. Hem kendinizin hem de diğer insanın hatırı için bir şeyler yapılmalıdır, yani adeta içinizdeki bu hoş olmayan ve güçlü materyali nötralize etmek için kendi üzerinizde çalışmalısınız.

Kendini gözlemleme çok acıdır ve daha acı hale gelir./ Maurice Nicoll

Kendini gözlemleme çok acıdır ve daha acı hale gelir. Samimi bir şekilde yapılırsa acıtır. Fakat içeriye ışık girmesine izin verir ve tüm yabani ot türleri ile birlikte içsel kale alma, kendine acıma ve şarkı söylemekten kaynaklanan bütün yabani otların içeride büyümesini engeller. Ve en sonunda, bir insanın bir şey olmayı beklemeden önce hiçbir şey olmadığını fark etmesi gerektiğinin ne anlama geldiğini görmeye başlarız.

Sanki kendimizle aramızdaki garip, küçük, üzücü özel ilişkiler gibidir / Maurice Nicoll

Istıraplarımızı sık sık, kolay anlaşılır ve anlaşılmaz şarkılarla ifade ederiz. Dikkatinizi buraya çekmek istiyorum: Biz daha neler olduğunun farkına varmadan kolaylıkla kuvvet kaybetmemize neden olabilecek bu içsel, anlaşılmaz şarkıları gözlemlemeye çalışmalıyız. Sanki kendimizle aramızdaki garip, küçük, üzücü özel ilişkiler gibidir bunlar; bizden kuvvet çalarlar ve alışkanlık olduğu için farkına varamayız.

Ne yaptığınızla ilgili uyanık kalın / Maurice Nicoll

İçsel konuşmalarınıza ve ne dolaplar çevirdiğine dikkat edin. Ne yaptığınızla ilgili uyanık kalın; bu bir hafta boyunca sizin hedefiniz bu olacaktır. Her gün yataktan kalkarken onu hatırlayın. Geceleri onun hakkında düşünün: Nerede başarısız oldunuz, niçin başarısız oldunuz, nerede dışsal olarak kale almak yerine içsel olarak kale almaya başladınız? O zaman dışsal kale almanın anlamını ve varlığını nasıl değiştirebildiğini daha iyi görmeye başlayacaksınız.

Şef Garson / Maurice Nicoll

Hayatta dışsal kale alma pratiği yapan bir insanı alalım, örneğin bir şef garson. Belki çok akıllıdır. İnsanların nasıl olduğuna dikkat eder, özellikleri nelerdir, ondan ne beklerler, nelere sinirlenirler, hangi yemekleri tercih ederler vs. Tüm bunları tatmin etmeye çalışır; aynen Aziz Pavlus gibi o da “herkese her şey” dir fakat aynı güdülerden dolayı değil. İnsanların isteklerine göre kendini adapte edecek kadar akıllıdır. Başkalarının hatırı için kendini söndürür. Dikkatli, nazik ve anlayışlıdır, dikkatleri üzerine çekmemeye çalışır vs. Fakat tüm bunları bir oyun oynadığı için yapar. Ve tamamen doğrudur. Akıllıdır. Fakat Çalışma’da durum farklıdır. Hayat bakış açısından dışsal kale alma, Çalışma bakış açısından dışsal kale almaya benzemez.

İnsan’ı uykuda tutan ipnotizm kuvvetleri herkes için aynıdır. / Maurice Nicoll

Hayatın nasıl olması gerektiği hakkında insanların sahip oldukları çok dar fikirler, olağanüstüdür. Sanki hayat için bir ya da iki reçeteye sahip gibidirler ve birisinin hayatı bu reçetelere denk gelmiyorsa boşa geçmiş ya da faydasız olarak kabul edilir ve böyle bir görüş açısı ile bir insan, bir hayli içsel olarak kale alabilir ve her şeyin, hatta Tanrı’nın ve bütün Evren’in bile kendisine karşı olduğunu hissedebilir ve bunun sebebi, hayatını doğru bir şekilde ele almamasıdır sadece. Giderilemeyecek taleplerde bulunur. Bir bakkal dükkanına gidip silindir şapka ya da dikiş makinesi soran ve ona satılabilecek şeyleri alamayan bir insana benzer. İnsan’ı uykuda tutan ipnotizm kuvvetleri herkes için aynıdır. Hedefiniz uyanmaksa, şartlarınız ne olursa olsun, sizin için herhangi bir fark yaratmamalıdır.

Çok talep sahibi insanlar hayatı kendileri için çok zorlaştırırlar / Maurice Nicoll

Ne kadar çok talebiniz olursa, o kadar çok içsel kale almaya sahip olacaksınız. Her zaman hayal kırıklığına uğrayacaksınız ve başkasını suçlama gereği hissedeceksiniz. Çok talep sahibi insanlar hayatı kendileri için çok zorlaştırırlar. Hiçbir şey doğru değildir: Etraflarında doğru insanlar yoktur, kendilerine doğru davranılmıyordur vs.

İçsel Istırap Şarkıları / Maurice Nicoll

Istıraplarımızı sık sık, kolay anlaşılır ve anlaşılmaz şarkılarla ifade ederiz. Dikkatinizi buraya çekmek istiyorum: Biz daha neler olduğunun farkına varmadan kolaylıkla kuvvet kaybetmemize neden olabilecek bu içsel, anlaşılmaz şarkıları gözlemlemeye çalışmalıyız. Sanki kendimizle aramızdaki garip, küçük, üzücü özel ilişkiler gibidir bunlar; bizden kuvvet çalarlar ve alışkanlık olduğu için farkına varamayız.

Bu, Ay'ın seni yemesine bir örnektir. / Maurice Nicoll

Bir seferinde Bay Ouspensky ile oturuyorduk. Sessizdik. Bir gülümsemeyle bana baktı ve niçin bu kadar üzgün olduğumu sordu. Üzgün olduğumu bilmiyordum, dedim. O dedi ki: “Bu bir alışkanlıktır. Uzakta üzücü şarkılar söyleyen bazı ‘ben'leri dinliyorsun, belki sözleri olmayan bir şarkı, belki de sözleri unuttun. Onu gözlemlemeye çalış. Senden kuvvet alıyor ve bu, tam anlamıyla faydasızdır.” Ve ekledi: “Bu, Ay'ın seni yemesine (tüketmesine) bir örnektir."

İnsanlar arasındayken negatif “ben’lere uymuyor fakat tek başımızayken onlara izin veriyorsak ne yaptığımızı sanıyoruz? / Maurice Nicoll

Hayatta dışsal görünüşümüzü koruruz. Fakat Çalışma'da durum tamamen farklıdır. Çalışma sizin içinizde, kendi içinizde, düşüncelerinizde ve hislerinizde ne olup bittiği hakkındadır. Yalnız kaldığımızda kendi üzerimizde içsel çalışma ile, sıklıkla tüm bir dışsal durumu değiştirebiliriz. Fakat içsel samimiyet olmadan ve içimizdeki hangi “ben’lerin yalan söylediğini veya şeyleri çarpıttığını vs. gözlemlemeden bunu yapamayız. Bazı insanlara karşı negatif olmamak için bir hedef edinebiliriz fakat yalnızsak ve hoşlandıkları şeyleri söylemeleri için negatif “ben'lere izin verip onlarla özdeşleşmemek için hiç çaba göstermezsek, samimi bir şekilde çalışmıyoruz demektir ve birkaç haftalık bir çalışmayı birkaç saniyede mahvedebiliriz. İnsanlar arasındayken negatif “ben’lere uymuyor fakat tek başımızayken onlara izin veriyorsak ne yaptığımızı sanıyoruz?

Kendini Gözlemleme / Maurice Nicoll

Yalnızken ille de iyi arkadaşlar arasında olduğunuzu düşünmeyin. En kötü arkadaş grubu içinde olabilir ve henüz kendi içinizde nerede olduğunuzu ve nasıl bir grubu beslediğinizi gözlemlemeyi düşünmemiş bile olabilirsiniz. En negatif ve en tehlikeli “ben”leriniz, siz yalnızken ortaya çıkabilir. Sadece tamamen yalnız olduğunuzda, hiç kimsenin bakmadığını hissettiğinizde ortaya çıkan oldukça iyi yazılmış şarkılara sahip olabilirsiniz. Tamam ama siz bakmalısınız. Sırf kapı kapalı diye, hiç kimsenin bakmadığını asla hissetmemelisiniz. Sırf yalnız olduğunuz için kendi içinizde istediğiniz gibi davranabileceğinizi ve en kötü negatif “ben'Terinize izin verebileceğinizi asla hissetmemelisiniz. Bu bağlamda, kendinize karşı sorumluluğunuzla ilgili tamamen yeni bir fikri tarlaya sürmelisiniz. Ortada hiç kimse yok diye içinizde uykuya gidebileceğinizi ve tüm içsel negatif konuşmalarınızdan zevk alabileceğinizi düşünmek, bu Çalışma’nın ne anlama geldiğiyle ilgili gerçek fikre sahip olmamak, dem